BEN ODYSSEUS’UN KARISI OLDUĞUMDAN DAHA UZUN ZAMANDIR İTHAKA KRALİÇESİ’YİM.
Odysseus’un yitik, yalnız adası İthaka keskin zekâsıyla nam salmış kralının yokluğunda kıymete binmişti. Sarayın salonu tıka basa doluydu; yiğit yahut zengin talipler, hizmetçiler ve de insan kılığına bürünmüş tanrılar. Bir de iffetli kraliçe ve babasının yerini doldurmaya çabalayan bir oğul: Penelope ile Telemakhos.
Her gününü arsız taliplerini oyalamak, gönüllerini hoş tutmakla, bitirmeye niyetlenmediği bir kefeni dokumakla geçiren Penelope’nin krallığı yönetmesi, oğlu Telemakhos’u beladan uzak tutması ve bunlar yetmezmiş gibi bir de yeni ortaya çıkan korsan yağmacılara karşı güvenliği sağlaması gerekiyordu. Güvenebileceği birkaç kadın haricinde tek başınaydı, güçsüzdü ama en az Odysseus kadar akıllı ve kurnazdı da; destanlar onun bu yönünden pek bahsetmez.
Ödüllü yazar Claire North, Penelope’nin Şarkıları üçlemesinin ilk kitabı İthaka’da Kral Odysseus’un şanının gölgesinde bırakılmış İthaka Adası’nı, sarayda çevrilen dolapları ve hepsinden önemlisi bunca zamandır hakkı yeterince teslim edilmemiş becerikli Penelope’yi hem insanların hem de tanrıların gözünden, gerçek ve yalın hâliyle anlatıyor.
“İthaka, Yunan mitolojisine casus hizmetçiler, düzenbaz tüccarlar ve kurnaz bir kraliçe ile farklı ve yeni bir bakış sunuyor.” –Kirkus
“Claire North, tanrıçalardan kraliçelere ve köle kadınlara kadar uzanan bir dizi mitolojik karaktere incelikle hayat veriyor.”
–Jennifer Saint