Özellikle ev kadınlarının zamanlarının bir kısmını (hatta bazı kadınların zamanının büyük kısmını) ayırdıkları ve bir arada olmak için kurdukları gruplarda zararsız bir eğlence olarak oynadıkları kâğıt oyunları; ilerleyen zamanda bir tutku ve vazgeçilmez bir alışkanlık hâline gelmektedir.
"Hanımların bu oyunlara bu ilgisi nedendir?" diye hiç düşündünüz mü bilemem. Ben düşündüm hatta yedi sekiz yıl aralarına katıldım.
Oyun tutkunu bu hanımlar; kar ve tipi ile yolların kapandığı elektriklerin kesildiği bir İstanbul kışında bir gün Çengelköy'deki bir köşkte mahsur kalınca karanlık ve fırtınanın uğultuları arasında yeni bir oyun kurarak birbirlerine hayat hikâyelerini anlattılar.
Neden evlerinden kaçarcasına çıkarak kendilerini ve geçmişlerini unutmak için masa başında vakit geçiriyorlardı?
O gece yedi kadından da yaşadıkları üzücü korkutucu ve acısını silemedikleri olayları; büyük aşklarını hüsranlarını ve çaresizliklerini dinledim.
Her biri ayrı bir roman olacak kadar muhteşem bu hikâyelerin bir kitapta toplanmasının bu kadar ilgi görmesi ve bir solukta okunması romanı ayrıcalıklı kılmıştır.
Nefes almadan okuyacağınız bu muhteşem roman da bir Naşide Gökbudak ürünüdür.