Kadınların Hafızası Seti-6 Kitap Takım
Udi-Kadınların Hafızası
1862’de İstanbul’da doğdu. Ahmet Cevdet Paşa ve Adviye Rabia Hanım’ın kızıdır. Babasının görevleri vesilesiyle Halep, Yanya, Şam ve Beyrut’ta da yaşayan Fatma Aliye 1878’de Kolağası Faik Bey ile evlendi. İlk olarak George Ohnet’nin Volonté romanını Meram adıyla ve “Bir Kadın” imzasıyla Türkçeye çevirdi. 1891’de Ahmet Mithat ile ortaklaşa yazdıkları Hayal ve Hakikat romanını da “Bir Kadın” imzasıyla yayımladı. 1893’te Ahmet Mithat kendisinin yazarlık serüveniyle ilgili Fatma Aliye yahut Bir Muharrire-i Osmaniyenin Neşeti kitabını yayımladı. Kendi adıyla yazdığı ilk romanı Muhadarat da bu yıl basıldı. 1895’ten itibaren kardeşi Emine Semiye, Nigâr Hanım, Makbule Leman, Fatma Fahrünnisa gibi kadın yazarlarla Hanımlara Mahsus Gazete’yi çıkardı. Bu dönemde Refet, Udi ve Levayih-i Hayat romanları da art arda geldi. Müslüman kadınların kendi zamanındaki ve geçmişteki durumlarına, erdemlerine ve sorunlarına dair Nisvan-ı İslam, Namdaran-ı Zenan-ı İslamiyan ve Taaddüt-i Zevcât’a Zeyl eserlerini yayımladı. 1900 sonrası üretkenliği azalsa da 1908 sonrasında tekrar yayın faaliyetine başladı. Son romanı Enin 1912’de yayımlandı. 1916’da çıkan Ahmet Cevdet Paşa ve Zamanı eserinden sonra 1936’daki vefatına kadar başka eseri basılmadı. Feriköy Mezarlığına defnedilmiştir.
İlk olarak 1899’da yayımlanan Udi romanında Fatma Aliye, okurlarına Şam ve İstanbul’un kültürel ortamlarından kesitler sunuyor. Müzisyen bir kadın olan Bedia’nın hikâyesi aracılığıyla müziğin tutkuyla deneyimlenmesini ve nasıl bir eğlence aracına dönüştürüldüğünü takip edebiliyoruz. Bedia’nın müzik ve aşkla sınanan hayatı aracılığıyla geçmişte yaşanmış benzer kadın deneyimlerine de atıfta bulunuluyor. Üstelik rakip olarak sunulan ve bambaşka hayat tarzları olan kadınların birbirini anlama imkânı da vurgulanıyor.
Refet-Kadınların Hafızası
Refet’te yoksul ve çirkin addedilen genç bir kadının on dokuzuncu yüzyıl sonundaki olgunlaşma hikâyesine tanıklık ediyoruz. İstanbul’un zengin ve yoksul mahalleleri, aile ve dayanışma ilişkileri üzerinden sunulurken bu sosyal ağın tam ortasındaki Refet, birbirleriyle sürekli çatışma halinde olan aklı, gönlü, bedeni, fikirleri, duyguları, tutkularıyla tasvir ediliyor. Büyük bir yoksulluk içinde yaşayan ama kolaycı çözümlere gönül indirmeyen idealist Refet’in hikâyesi sanatla ve diğer kadınların deneyimleriyle de kesişiyor.
Gayya Kuyusu-Kadınların Hafızası
Emine Semiye son romanı Gayya Kuyusu ile okurları 1910’ların İstanbul’una davet ediyor. Yoksulları, zenginleri, yangınları ve yaşanan savaşın etkileri aracılığıyla capcanlı kılınmış İstanbul’un başta Aksaray ve Üsküdar olmak üzere çeşitli semtlerini dolaşırken hayatlar birbirine bağlanıyor, dayanışmalar kuruluyor, ihanetler gerçekleşiyor. Evlerin içlerinin de, dışlarının da nice felaketle, özellikle de cinsel şiddetle dolu olduğu tarihsel koşullarda Emine Semiye’nin roman kişileri umut devşirebilecekleri ilişkilerin peşine düşüyor. Şehrin, toplumun ve kişilerin zemini sarsılırken ve şehir bir gayya kuyusuna dönmüşken kurtuluş nasıl mümkün olabilir?
Levayih-i Hayat-Kadınların Hafızası
Hanımlara Mahsus Gazete’de 1899-1900 yıllarında tefrika edilen Levayih-i Hayat, kadınlar arasında dolaşan mektuplar aracılığıyla dönemin üst orta sınıf kadın hayatından manzaralar sunuyor.
Dertleşen, yoldaşlık eden, fikir alışverişinde bulunan, anlaşmazlığa düşen, yine de dostlukları sarsılmayan kadınların deneyimlerini aktardığı bu mektuplar, kamusal ile özelin birleştiği bir alana dönüşüyor; kadın-erkek ilişkilerinin, hayatın ve aşkın anlamını sorguluyor.
Mükafat-ı İlahiye İlahi Mikafat-Kadınların Hafızası
Osmanlı kadın hareketi öncülerinden Emine Semiye’nin ikinci romanı Mükâfat-i İlahiye ile okur olarak erdemlerin, felaketlerin ve ödüllerin dünyasına gireriz. Üst sınıftan Fransız ailelerinin gündelik hayatları ve duygusal dünyaları sergilenirken başa gelen felaketleri nasıl karşılamak gerektiğine dair ahlaki modeller de geliştirilir. 19. yüzyıl sonunda yaşanan aile ve erkeklik krizinin kadınların hayatını nasıl etkilediği gözler önüne serilir. Gelecekten umutlu olmak kız kardeşler arasında dayanışmayla iç içe geçer. Haksızlıklar er
ya da geç telafi edilecektir: “Mükâfat-ı ilahiye mazlumların hakkıdır.”
Terbiye-i Etfale Ait Üç Hikaye-Kadınların Hafızası
Fatma Aliye’nin kız kardeşi Emine Semiye’nin ilk romanı Terbiye-i Etfale Ait Üç Hikâye aracılığıyla 19. yüzyıl sonunda aile kurumunun karşı karşıya kaldığı gerilimleri içeren bir dünyaya giriyoruz. Çocukların terbiyesinin nasıl olması gerektiğine dair üç farklı model, hane içlerinde yaşanan girift, duygusal ve fikri ilişkiler yoluyla ete kemiğe bürünüyor. Yanya ve Paris’e de uzanan ama temelde İstanbul’da geçen bu romanda aile içi ve aileler arası güç mücadeleleri, arzu ilişkileri ve örtük cinsel şiddet vurgulanıyor. En önemlisi, alaturka ve alafranga karşıtlığı gösterilirken bu karşıtlığı aşan çözümler aranıyor.