“Bana bak devrâmel kafa, sen alkımın altından geçebilin mi la?”
“Alkım ne?”
“Ebemguşâ!”
“Ebemguşâ mı? O ne?”
“Gökkuşâ!”
“Gökkuşâ ne?”
“Ebeyinki…”
Güldü Mahmut. Kıkır kıkır güldü.
Kırşehir, 1961.
Bir mahallenin sokaklarında yaşanan küçük ama kocaman hayatlar.
İki İsmet’in ismet sahibi olmakla, 27 Mayıs darbesinin üzerinden geçtiği halkın, insaniyeti siyasete kurban etmemekle imtihanı.
Komünist Doktor Hikmet ile Nur talebesi Hikmet Usta’nın kesişen yolları.
Çeteneci Kel Tayır Emmi, Hikmet Usta’nın cezbeli karısı Çerkes Havva Bacı, Komünist Doktor’un Anası Münire Hanım, büyük Çerkes sürgünün kahrıyla ciğeri parçalanmış hasta Nenej, sıracalı sidikli Mahmut, ayağı topal eli çot Deli Memmed ve her biri ustalıkla işlenmiş bir sürü karakter…
Ahmet Tezcan, Kâfirûn’da 1960’lı yılların Kırşehir’inden esaslı bir Türkiye portresi çıkarıyor. Bütün şaşırtıcılıklarına rağmen gerçekliğinden bir an bile şüphe duyulmayan karakterleri, isteseniz de kitabı elden bıraktırmayan bir olay örgüsü ve dikkat çekici bir dil ustalığıyla bir araya getiriyor.
Kâfirûn, acıların, yoksunlukların ve yoksullukların içinden yükselen bir “iyilik” romanı.