Yaşayan hiç bir romancı insan kalbini Scott Spencer'dan daha iyi tanımıyor. Kimse tutkuya onun kadar ciddi kavrayışlı ya da duyarlı yaklaşmıyor. Tutkunun sanatçısı Kâğıttan Gemi'de şimdiye kadarki en derin ve gerçekçi tablosunu ortaya çıkarıyor.
New York'ta yaşanan yıkıcı bir kazanın ardından Daniel Emerson doğup büyüdüğü Hudson Nehri kenarındaki kasabaya döner. Orada Kate Ellis ve onun kızı Ruby ile birlikte çocukluğu boyu özlemini çektiği güvenli ve rahat aile hayatına kavuşur. Ama sonra Iris Davenport'a Ruby'nin en yakın arkadaşının annesi olan o siyahi kadına âşık olur. Tuhaf bir ekim fırtınası boyunca Iris'in evinde mahsur kalır ve geceyi birlikte geçirirler. Yaşadıkları tüm ilişkileri Daniel'ın mesleğini çocuklarının psikolojilerini ten renklerine dair düşüncelerini ve iyi insanlar olarak tanımladıkları benliklerini tehlikeye atan gizli ilişkileri o gece başlar. Iris'in kocası Hampton Daniel'ın elinden korkunç bir kazaya uğradığında ise her şey daha da tepetaklak olacaktır.
Kâğıttan Gemi cinsel ve romantik özlemin trajedisini ince detaylarını ve çaresizliğini çok güzel yakalıyor ve insanlar arasında yüzyıllardır süregelen tutku karmaşasına tanıklık ediyor.