Cemaatlerden söz edilince ilk olarak akla gelmesi gereken şeylerden birisi onların birer beşer topluluğu olduğu gerçeğidir. İnsan neslinin herhangi bir ferdinde nasıl beşeriyetin icabı olan sıfatlar gerek güzellik gerekse kusur cinsinden olarak beraberce bulunuyorsa fertlerden meydana gelen topluluklarda bu arada "cemaat" olarak andığımız oluşumlarda da bu özelliklerin her iki yönde daha güçlü bir şekilde bulunabileceğini dikkate almamız gerekir.
Diğer taraftan cemaatlerimizin de tıpkı fertler gibi sürekli bir muhasebe içinde bulunması ve iyi taraflarını takviye zayıf taraflarını ıslah yönünde birtakım denetim mekanizmalarını faal halde bulundurması beklenir. Bunun aksini tasavvur etmek aynen bir insan ferdinin sürekli şekilde kendisini kusurdan tenzih etmesine ve hatâlarını tashih için hiçbir gelişme göstermeksizin ömrünü tüketmesine benzer bir durum ortaya çıkaracaktır.
O günlerde kalemler Risale-i Nur'un ve talebelerinin maruz kaldıkları zulüm karşısında bir imtihandan geçiyordu. Şimdiki imtihan ise özgürlük bakımından hiçbir sıkıntısı bulunmayan Risale-i Nur talebelerinin ve onlarla beraber kalemlerin Kur'ân ve Sünnete sadakatlerini sınıyor. Sözün özü: Konu değişse de imtihan gerçeği değişmedi. Kalemler yine yazmak zorunda. Kalem Yazmak Zorunda bu sorumluluktan kurtulmaya çalışan bir kalemin yazdıkları...
Âlemlerin Rabbinden niyazımız özel olarak Risale-i Nur cemaatleri içinde genel olarak da bütün ümmeti kapsayacak şekilde Kur'ân ve Sünnetin öncelenmesi ve hayatın bütün alanlarında şûrâ ilkesinin hakkıyla yerine getirilmesi yönünde bir şuurlanmayı bize nasip buyurmasıdır. Bu çalışmayı da böyle bir gayenin fiilî dualarından bir dua olarak sunuyoruz.