Çok farklı zamanlardan geçiyor, artık bambaşka bir çağda yaşıyoruz. Dedelerimizin hatta babalarımızın inşa etmediği bu çağ, bizatihi içinde yaşayan kuşaklar tarafından inşa ediliyor. Kısa bir zaman içinde ve çok hızlı biçimde birbirine benzemeyen yeni yeni devirlere biteviye alışmaya hatta uyum sağlamaya çalışıyoruz. Torunların dedelerine/ninelerine, evlatların annelerine-babalarına benzemediği bir çağı yani “torunlar ve sorunlar” meselesini yaşamaktayız. Bu yabancılaşmanın ve kopukluğun en büyük nedenlerinden biri; çocukların veya gençlerin yüz göz olduğu yazılı, işitsel ve görsel gücü bulunan sanal dünyanın dinamiklerinin bu yabancılığı derinleştirmesidir. Ebeveynle veya aileyle olan yabancılaşmanın derinleşmesi, gençleri pragmatik olarak vasıta gören siyasal ve kapital tabanlı unsurlar tarafından hem kategorileştirmeye hem de manipülasyona açık hale getirmektedir. Oysa gençler geleceğimizdir; ailenin, cemiyetin ve millet-devletin ayakta kalması için çok önemlidir. Bu taban veya temel (gençlik) yıkılırsa tüm kurumlarımız üzerimize çöker ve altından kalkamayız.
Yalnızca gençlerin değil eğitimcilerin, velilerin ve bu cemiyetin bir parçası olduğunu düşünen herkes(in)/imden kişilerin okuyabileceği bu kitap bir “kişisel gelişim kitabı” değildir. Gençliğin inşa edilmesine, durumuna ve varoluşuna kaynaklık sağlayacak bir çalışma olma arzusundadır. Kişisel gelişim kitapları; “başarı”, “kariyer”, “kazanç”, “olumlanma” veya “kabul görülme” gibi dertleri olan kişilere yönelik bir piyasadır. “Piyasalaşan” şeyler, “hakikat” ve “samimiyetten” uzaklaşır ve araçsallaşır. Çok önemli ve değerli olan “gençler/gençlik, samimiyet ve hakikat” kelimeleri, birbirine çok yakışan kelimelerdir. Bu kitap piyasaya değil insana, hayata ve varoluşa dokunmaya çalışan ve dolması zor olan bir boşluğu görme ve gösterebilme çabası içindedir.