1884’te Balıkesir’in Gönen ilçesinde doğdu. Babası Ömer Şevki Bey asker, annesi Fatma Hanım ise bir asker kızıdır. Babası tarafından Eyüp Askerî Baytar Rüştiyesi’ne gönderildi. Dört yıl devam ettiği bu okuldan mezun olduktan sonra Edirne Askerî İdadisi’ne, ardından da İstanbul’da Mekteb-i Harbiye’ye gitti. Piyade teğmen rütbesiyle buradan mezun oldu. Teğmen olarak İzmir’de, üsteğmen olarak Rumeli’de görev yaptı. Askerlikten ayrılıp Selanik’e gelerek Genç Kalemler dergisinde yazmaya başladı. Balkan Savaşı’nda subay olarak tekrar orduya alındı. Savaş sırasında Yunan ordusuna esir düştü. Bir yıla yakın bir süre esir kaldı ancak esareti sırasında da öykülerini yazmaya devam etti. Yazdıklarını; Halka Doğru, Türk Yurdu ve Zekâ gibi dergilerde yayımladı. Esareti bitip İstanbul’a döndüğünde ordudan tekrar ayrıldı. Önce Dârülmuallimin’de (İstanbul Erkek Öğretmen Okulu), sonra da ölümüne kadar Kabataş Lisesi’nde edebiyat öğretmenliği yaptı. 6 Mart 1920’de İstanbul’da öldü. Öykülerinde çocukluk anılarını, tarihimizdeki isimsiz kahramanları ve Türk halk geleneğinin en güzel örneklerini kaleme almıştır.
Sağlığında, Tarih Ezelî Bir Tekerrürdür (1911), Ashab-ı Kehfimiz (1918), Harem (1918) ve Efruz Bey (1919) adlı öykü kitapları yayımlandı. Sonraki yıllarda yazarın bütün eserleri zenginleştirilerek yayımlanmaya devam etti.
Yüksek Ökçeler, Gizli Mabed, Bahar ve Kelebekler, Beyaz Lale, Asilzadeler, Bomba, Kaşağı, Ant, Forsa, bunların en bilinenleri olarak öne çıktı.