HZ. MEVLÂNÂ’NIN HAKK’A VUSLATININ 741. YILDÖNÜMÜ’NDE
KEŞKÜL DERGİSİ’NDEN HZ. PÎR İÇİN YENİ BİR SAYI DAHA…
Yaşadığı 13. asra ve günümüze kadarki tüm zamanlara mührünü vurmuş bir sûfî: Hazret-i Pîr Mevlânâ Celâleddîn Rûmî… Ve onun yolu Mevlevîlik… Mevleviyye için Hazret-i Mevlânâ’dan sonra oğlu Sultan Veled Hazretleri’nin tesis ettiği bir tarîkat vurgusu yapılır. Ancak bilinir ki bu yol, Hazret-i Pîr Mevlânâ Celâleddîn Rûmî’nin yoludur, ondan asla ayrı değildir. Ve medeniyetimizin mayasını teşkil eden ana unsurlardan biridir. Bu sebeple bu topraklar için büyük bir öneme sahip.
1925’te tekke ve zaviyelerin kapatılması kanunundan sonra 1958’de bir gösteri şeklinde de olsa semâ âyinine izin verilmesi Mevleviyye için belki olumlu bir gelişmeydi. Hazret-i Mevlânâ ve Mevlevîlik dünyada ve ülkemizde daha çok konuşulmaya başladı. Fakat bu da başka olumsuzlukları beraberinde getirdi. Bugün toplumun her kesimi kendi anlayışına göre bir Hazret-i Mevlânâ anlatıyor. Bunların büyük bir çoğunluğu onu Peygamber Efendimiz’in vârisi olarak görmüyor; ya bu kimliğini arka plana atıyor ya da tümden o kimliğin dışında bırakıyor. Etrafına adam toplayan sahte Mevlevî şeyhleri, içkili mekânlarda, dans gösterilerinde dönen semâzenler, kadın erkek birlikte semâ edenler olmak üzere bundan maddî çıkar elde eden pekçok düzenbaz türedi. 1925’teki kanun sebebiyle halihazırda bunlara engel olabilecek bir yapı bulunmuyor. Bu sebeple devlet nezdinde yeni bir kanun ve oluşumun şart olduğu sık sık dile getiriliyor.
Mevlânâ Hazretleri’nin Hakk’a vuslatının 741. yıldönümünde Keşkül Dergisi 33. sayısını bir kez daha aşk deyince ilk akla gelen bu büyük velîye ayırdı ve bu konuları tekrar gündeme taşıdı. Dergide yer alan yazarlar ve konu başlıklarından bazıları şöyle:
Emin Işık “Seküler Dünyada Hazret-i Mevlânâ ve Mevlevîlik” adlı yazısıyla bugün Batı dünyası ve Batı düşüncesini benimseyen insanların Mevlânâ Hazretleri’ne bakışını anlatıyor. Sezai Küçük, okuyucuyu, Mevlânâ Hazretleri’yle kırk yıl bir arada bulunmuş Ferîdûn b. Ahmed-i Sipehsâlâr’ın “Sipehsâlâr Risâlesi” adlı eseri üzerinden Mevlânâ Hazretleri’nin hayatına tanık ediyor. Cihan Okuyucu, Hazret-i Mevlânâ ve Yûnus’un eserlerini karşılaştırarak onların fikrî ve rûhî yakınlıklarını irdeliyor. Safi Arpaguş, tasavvufî terbiyenin yüzyıllarca konuşulan dilinden, özelde Mevlevî ıstılahlarından misallere yer vermiş yazısında. Bârihüdâ Tanrıkorur, Mevlevî Matbah-ı Şerîfi üzerinden bir terbiyenin hikâyesini anlatırken Celîle Ökten toplum terbiyesi hususunda Mesnevî’den bugün nasıl ve niçin istifade etmemiz gerektiğinin altını çiziyor.
Mustafa Merter, Mesnevî-i Şerîf’ten ilham alarak nefs psikolojisini değerlendirdiği yazısında psikoloji biliminin yetersiz kaldığı noktaları ve buradan hareketle yeni bir psikolojiye olan ihtiyacımızı ilgililerinin de dikkatine sunuyor.
Ayrıca derginin bu sayısında Hazret-i Pîr Mevlânâ Celâlleddîn Rûmî’nin 22. göbekten torunu, Konya Mevlânâ Dergâhı’ndaki Çelebilik Makamı’nın şu andaki son temsilcisi Faruk Hemdem Çelebi ile yapılmış bir de röportaj bulunuyor.