İslâmî edebiyatın ilk ve en önemli manzum ürünlerinden biri, Ka‘b b. Züheyr’in Bürde Kasidesi’dir. Mu‘allaka şairlerinden Züheyr b. Ebî Sülmâ, gördüğü bir rüyayı âhir zaman peygamberinin yakında zuhur edeceğine yorarak oğulları Büceyr ve Ka‘b’ı Son Nebî’ye biat etmeleri hususunda uyarmıştır. Bundan yıllar sonra Büceyr, kardeşinden ayrılıp Medine’ye gelerek Müslüman olmuş; bunu öğrenen Ka‘b, hem onu hem de Hz. Peygamber’i (sav) hicveden talihsiz bir şiir söylemiştir. Ancak daha sonra bundan nedamet getirerek kendisi de Medine’ye gelen Ka‘b’ın, Mescid-i Nebevî’de okuduğu, “Bânet Su‘âd” şeklinde başlayan şiiri Resûlullâh’ın (sav) beğenisini kazanmış; bunun üzerine Efendimiz, Ka‘b’ın omuzlarına kendi hırkasını (bürde) koymuştur. Hz. Ka‘b’ın Kasîde-i Bürde’si, kendisinin affına vesile olduğu gibi İslâmî edebiyatın en önemli eserlerinden biri olarak geniş bir tercüme-şerh literatürünün oluşmasını da sağlamıştır.
Kıl Şefâat Yâ Resûlallâh Hudâ Affeylesin, 17. yüzyılda yaşamış iki önemli Osmanlı müellifinin Kasîde-i Bürde etrafında ortaya koyduğu mesaiyi bir araya getirmektedir. Galata Kadısı Üsküdârî Ramazan Ahmed Efendi ile Nişancı Abdurrahman Abdi Paşa tarafından kaleme alınan bu iki şerh, İslâmî edebiyatın en seçkin ürünlerinden birinin Türkçe literatürdeki yansımalarından bir kesit sunmaktadır. İlki divan şiirinden beyitler eşliğinde, ikincisi ise son derece berrak bir Türkçeyle yazılan ve her ikisi de dönemin padişahı IV. Mehmed’e sunulan bu şerhler, Türkçe okuryazar kitle için tertipli birer istifade kaynağı olma vasfını taşımaktadır.
Bürde Kasidesi’nin ilk Türkçe şerhlerini içeren bu çalışma, İslâm kültür tarihinin mukaddes bir emanetini konu alarak bu kültürel ve edebî birikimi günümüz okurlarıyla buluşturmaktadır.