Zamanlarına uymayan sadece isimleri değildi; karakterleri ve düşünceleri de yaşadıkları dönemle bağdaşmıyordu. Hür iradenin kadınların yaşam tarzı olmasına ve özgürlüğün her iki cinste eşit olarak paylaşılması gerektiğine inanıyorlardı. Ancak 1800'lü yıllarda kadın olmak, hele hele de zekânın getirisiyle asi olmak, bir suç teşkil etmekteydi.
Hurafelerden, üfürükçülerden, cincilerden ve cinsiyetçilerden nefret eden Ada Üstünzade, asiliğini dizginleyemeyen ailesi yüzünden yatılı okumaya mahkûm edildi ve onun başına buyrukluğunun getirdiği ağır bedellere şahit olan ikizi Nehir Üstünzade, uysallığın kamuflajını kendine maske edindi.
Birbirine taban tabana zıt iki kız kardeş, aynı doğrultuların farkları bakış açılarının ışığına çekilirse, duyguları denk ancak düşünceleri apayrı insanların himayesine sürgün edilirse... Kalbinin yerine taş basmış, dünyadan payına düşen cayıyı alıp kenara çekilmiş bir adam ile, onun tam zıttı olan, yaşamak için tüm sınırları zorlayan başka bir adamın arasındaki arsız rekabete istemeden dâhil olan bu iki toy keçi...
Ve hiçbir şeyin rotasında gitmediğini gösteren soluksuz bir macera filizlenirken, kaderin derin ağından kurtulmanın bir yolunu bulmak için çırpınan bu dörtlü düştükleri umutsuzluk girdabından kurtulabilecekler mi?
Birbirinin düşüncesinden bağımsız hareket ederken, onları nefessiz bırakmak için her yolu deneyen düşmanlarını bertaraf edebilecekler mi? Hepsini tek lokmada yutmak için zaman kollayan kedere kafa tutabilmek için, cesaret ve esaret yeterli olabilecek mi?