Sen bir hazine, içinde keşfedilmeyi bekleyen bin bir mücevherat. Bilinmekliği bekleyen bir hazinede gün yüzüne çıkarılmayı bekleyen neler var dersin? Bunun için yapman gereken tek şey hazinenin kapağını yavaş yavaş aralaman...
Bazı anlar vardır gülmeyi unuttuğumuz, bazı anlar vardır kahkahalara boğulduğumuz. Yalnız kalmayı istediğimiz anlar, yalnız kalmaktan korktuğumuz anlar. Kendimize inanmayı sürdürdüğümüz anlar, kendimize olan inancımızı yitirdiğimiz anlar. Hayal kırıklıkları, pişmanlıklar, hatalar, geri dönüşler, geri dönemeyişler... Sanırım bütün bunları büyüyünce düşünmeye başladık. Büyüyünce unuttuk asıl unutmamamız gereken şeyleri. Büyüyünce unuttuk kalbimizle düşünebilmeyi. Aklımızla hareket etmenin adını "mantık" koyduk. En mantıksız eylemlerimizi "mantık"a uydurduk. Hatırlatılması gereken, hatırlamamız gereken şey: "...Büyüklerin hepsi birer çocuktu. Ama onların çok azı bunu hatırlar.
Hayat, bitti dediğin yerde başlar. Elindeki avucundaki son umut kırıntılarını da bir bir dağıttığın hayat, sana onları bir bir toplamayı öğretir. Sana hayatını sil baştan inşa etmeyi öğretir. İlmek ilmek başlarsın örmeye hayatının geri kalanını. Bu sefer daha sık dokursun, bilirsin kaçan başkasının değil kendi hayatındır.Sonra anlarsın, yaşadıkça anlarsın: "Hayat; olması gerektiği gibi değildir, olduğu gibidir. Onu değiştiren yaşama biçiminizdir."
...Büyüyünce ne çok şey değişirmiş. Yine masal okusak, yine devam etsek masallardaki mucizelere inanmaya. "İnsan mucizeyi göremez, mucizeyi yakalayamaz, mucize için çalışmaz çünkü mucize hayatın her yerindedir." Umarım bir gün kendi mucizenizi yaratma cesaretini kendinizde bulursunuz. Mucizelerle kalın.