Sır Derya kıyısında atlarını dinlendiren, yalçın kara dağların bağrında yurt tutan, kardeşini yitirince uğrun uğrun aramaya çıkan, havadaki kuşu yerdeki mahlukatı kovalayan, aslan yüreğiyle yeryüzünde dolaşan, hiç yorulmadan harp eden, ad kazanan, yiğitlik gösteren, göz yaşı döken, şiir söyleyen; kara elbiseli altmış kafirle bir başına vuruşan, on iki gözü gözleyen, on iki suyu izleyen, on iki hikâyeyi dillendiren Oğuzlar’ın duyulsun diye zaman rüzgarına bıraktığı hikayelerdir bunlar!
Aykut Ertuğrul ve Güray Süngü’nün editörlüğünde Korkut Ata’nın hikâyelerinin on iki öykücü tarafından yazıldığını biliyoruz. Bu sefer çağrıya kayıtsız kalamayan on iki kişi daha kadim ateşin başında toplanmak ve Korkut Ata’nın hâlâ ışıldayan hikayelerini yurt tutmak için yola çıkıyor. Böylece toplam yirmi dört kişi, yirmi dört öyküyle Korkut Ata’nın kelimelerini, sesini ve kimi zaman da sözlerini muhafaza ederek, hikâyeler aracılığıyla kendini, varlığını, zamanını ve yaşam serüvenini arayan insanları başka başka yollara çağırıyor.