Mihail Macarov Osmanlı tebaasından Avratalanlı (Koprivşitsa) bir Bulgar ailenin çocuğudur. Babası İvan Macarov ömrünü gurbette geçirerek aba imalat ve ticareti yapmaktadır. İstanbul'da Çorapçı Han'da dükkânı vardır. Genç Mihail de burada çalışacak sonra 1873'te girdiği Robert Kolej'de eğitim görerek Bulgar aydınları arasındaki yerini alacaktır. Ama Macarov'un bu kitaptaki Kudüs yolculuğu anıları daha önceye 1868-69'a aittir. İvan Macarov 1868'de yanına karısını ve oğlu Mihail'i alarak hacı olmak üzere Kudüs'e doğru yola çıkar. Yanında Mısır'daki ortağının karısı ve iki oğlu da vardır. At arabasıyla yola çıkan kafile önce Filibe'ye sonra Edirne'ye varır. On dört yaşındaki Mihail Selimiye Camii'ne hayran olur hemen minarelerden birinin üçüncü şerefesine tırmanır. Burada bir gün kalırlar sonraki etapta Tekirdağ yolculuğu vardır. Buradan İstanbul'a vapurla giderler ve Fener'de bir eve yerleşerek kentte üç ay kalırlar. Ayasofya'yı Vlaherna (Ayvansaray) Kapısı'nı Yeniçeri Müzesi'ni Hipodromu görür. Bir İstanbul yangınında tulumbacıların peşine takılıp babasından bir güzel azar işitir. Nihayet esas yolculuğun günü gelir. Bir Avusturya vapuruyla İskenderiye yolculuğu başlar. Varılacak ilk iskele İzmir'dir. Oradaki abacı hemşerilerinin yarımıyla kenti keşfe çıkarlar. Zahmetli ve fırtınalı bir yolculukla İskenderiye'ye ulaşırlar. Babasının İskenderiye ve Kahire'de dükkânları olduğundan sonraki etapta Kahire yolculuğu vardır. Buraya trenle üçüncü mevkide (tutumluluk Bulgar tüccarlarının en önemli özelliğidir) giderler. Burada iki ay kalırlar. Mısır'dan Kudüs'e en kolay yol İskenderiye'ye dönüp vapurla Yafa'ya gitmektir. Buradan ötesi kervan yolculuğudur. Bir deve ve altı katır kiralayıp hac kervanına katılırlar. Kervanı Osmanlı zaptiyeleri korumaktadır. Bundan sonrası Kudüs'e varışın hac ritüellerinin yerine getirişin Avratalan'daki her aileye bir hac hediyesi (bilezik yüzük küçük haç tespih) alışın ve geri dönüşün hikâyesidir.