Marmara depremi sonrasında Türkiye'de en çok tartışılan konulardan birisi Hıristiyanlaştırma faaliyetleri daha doğrusu "Misyoner Örgütlerin Faaliyetleri" oldu. Ancak tartışmalarda pek çok gariplik vardı.
Konuya eleştirel olarak yaklaşanların çoğu Hıristiyan ve Misyoner kaynaklarına vakıf değildi; en önemlisi aktüel gelişmeler hakkında somut ve özet bilgileri yoktu.
Konuyu hafife alanlar ise misyoner örgütlerin çalışmalarını sadece "Yeni açılan ev kiliselere devam eden kişilerle ilgili istatistiklerle" ölçmeye kalkıyordu. Ancak birkaç istisna dışında her iki taraf da "İsimsiz Hıristiyan; Unamed Christian" "Görünmeyen Kilise; Invisible Church" "inkültürasyon; Hıristiyan Kültürünü Aşılama" gibi kavramlar bilmiyorlardı.
Kimi silahlı eylemlerin "Kurtuluş Teolojisi" adıyla bir inanç haline getirilip meşrulaştırıldığını rüyalarında bile görmemişlerdi.
Türkiye'de faaliyet gösteren Misyoner Örgütlerin isimlerinden yerli devşirmeler ağından bürokratik ve politik işbirlikçilerden bile habersizlerdir. Başkan Bush'un ve Cumhuriyetçi Parti'nin fanatik dinci kimliği hakkında kulaktan dolma bilgileri yoktu.