"Hâlâ bir bardak çay içmek isteyen insan hiçbir şekilde ölmemeli."
Tuna Yukay bu üçüncü romanında Fransız klasiklerinden fırlamış gibi görünen bir karakterle tanıştırıyor bizleri: Ölümcül bir hastalığa sahip olan Hasan kendini resme ve sanata adamış bir ressam. Hayatın anlamını anlamsızlığını sorgularken etrafında yaşanan trajediyi (cinayetler iç savaş toplumsal karmaşa) alayla gözlemliyor. Romandaki diğer karakterler gibi soğukkanlı ve umursamaz. Belki de değil. Yazar karakterlerin bu bakış açısını kullanarak konfor peşindeki insanları rahatsız etmeye çalışıyor. Modern çağın yapaylığı ile roman dilini birleştiriyor.
Küvetteki Adam anlatmak için değil göstermek için yazılan distopik bir roman. İnsanın iç dünyasındaki çelişkiler zıtlıklar kabullenişler reddedişler sahne sahne kuruluyor. Sayfalar sinematografik bir görüntü seli halinde okurun zihnine işliyor.