“Leyla annesinin anlattığı mutlu sonla bitmeyen o eski aşk hikâyesini düşündü.
İçi sızladı, gözleri doldu. Bir nesil sonra kader tekerrür etmiş, gencecik ruhlara
bedel ödetmişti sanki. Bağlar bozulmuş, talan olmuş, sonbaharın serin
rüzgârları, kara bulutları, yağmurları aşkın filizlendiği o cennet köşelerde, kuru
yaprakları savurmaya başlamıştı.”
Sevil Taner "Leyla’nın Kuleleri"nde iki aşk hikayesinin izini sürerken çocukluğunun Ege kırsalını, bağ bozumlarını, insan ilişkilerini, gelenek, göreneklerini de anlatarak bir döneme ışık tutuyor.