Cipriano Algor küreği bir tarafa bıraktı ve ellerini küllere daldırdı. Pişmiş kilin ince başka hiçbir şeye benzemeyen pürüzleri geldi
eline. Sonra biblolardan birini başparmağı işaretparmağı ve ortaparmağıyla tutarak ana rahminden çocuk çıkarır gibi bir
hassasiyetle ayırdı. Hemşireydi çıkan. Biblonun gövdesindeki külleri silkeledi ve yüzüne üfledi kilden heykelciğe kendi
soluğunu kendi kalp atışlarım verir canından can kanından kan katar gibiydi...
Yaşlı çömlekçi Cipriano Algor kent yakınlarında bir köyde kızı Martha ve Merkez'de güvenlik görevlisi olarak çalışan ayda sadece birkaç gün onlara katılan damadıyla birlikte yaşamaktadır. Ailesi üç kuşaktan beri çömlekçilikle ekmeğini kazanan Algor babasından kalma bir fırın geleneksel aletler ve sevgiyle sürdürür üretimini. Güzellikleri basit adımlarla binlerce yılın bilgisini harmanlayarak ortaya çıkarır. Ama ürettiklerini alabilecek tek yer olan Merkez arlık çömlek siparişi vermez. Çünkü çağın malzemesi plastiktir artık; plastik dayanıklıdır ucuzdur "güzel"dir. El emeği göz nuru; ataların ruhunun imbiğinden süzülen çömlekler ise kolay kırılan modası geçmiş nesneler!
Cipriano Aigor ile ailesinin "gerçek" ve "değerli olan"ı temsil ederek hâkim değerlere karşı verdiği mücadeleyi anlatan Mağara Jose Saramago'nın en masalsı romanlarından biri ve okuruna büyüsünü kaybetmemiş bir dünyanın kapılarını açıyor.