Çarmıhta gerili ruhum
Istıraplar taşıyor ömre
Çivi ve tahtanın ihaneti
ile
Dalına çakılı kaldığımız hayat
Ekmeksiz şaraba banıyor
Bulamacında yıkandığımız tarih
Vaftizsiz kılıyor ömrü
Sıvamıyor hafızada geçmişi
Tökezlediğim sayfaların
Ara duraklarında
Bu dağ sonsuz izdivaçlar besliyor
Namahreminde
Çocukluk ayak izleri
Ayak bileklerinin ağrısı
Sızlıyor çocukluğun düş varoşlarında
İzlerin peşinden sürüklüyor
Emeklemelerimi
At binerken karanlık
Üzengisinde sallanıyor
Dağ
Beynime saplanan düşünüşlerin kederi
Doğmamış çocuk inlemeleri
Dağa karışmak için çırpınırdı
duyulmayan
Yoksulluğun piramitleri
Yankılanırdı
Uzun kış gecelerinin zulasında
Şimdi baka kaldığım taş duvarlar
Ebesiz düşük yapmış
Nefesi hala sıcak
Yıkıntıların altında kokan çocukluğun
Çalkantılarla karışık
Yürümekte zorlandığım
adımlar
Bir şeyler arıyor
Toslandığım duvarlar
Geçmişin gölgeleri
Mazî’nin halüsinasyonları
Ayaklarıma dadanan çocukluğun karasuları
Ve düşüncemde yerleşik akıntıların
Parmak izleri güne vuruyor
Dünden avucumda mayalanan
Serseri ve Mazî’ye düşkün
Kalbim
Damağımdan acımsı duygular
Büyüsünde asılı duran Palamud’un acı tadı
Hatıralarda demleniyor
Sekerken geçmişin gölgesinde
Mazbatasına yapıştığımız avuntular
Örülüyor şecerenin toynaklarında
At kişnemeleri
Cenge hazır koşumlar
Sisin heybesine damıtılıyor
Karanlığın öteki yüzü
Kara bıyıklar
Dayatıyor hükmünü
Tenimin bitkin sefaletine
Hiç büyümedik
Ne çocukça bir oyun
Ne de bizi büyüten çimenliklerin
Rengi
Koruluklara işlenmiş
Tırmanmışız habersiz kendimizden
Bu oyunun merdivenine
Kim bilir
Belki de hatıramda her şey
Mazî
Selamına durduğumuz geçmiş
Tahtakurularının kemirdiği masa’da yatılı
Ruhumu kundaklıyor kundakçı
Hezeyanların gel-gitlerinde
Kudurmuş
Öfkesini savuruyor
Derin iç-suların havzalarına doğru
Parçalanmışlığımı
Geçmiş ya da gelecek
Ve ya şimdi
Hangi Şiirin kelamı dindirebilecek ki
Kendimle olan kavgalarımı
Bittim şimdi bu bitmemiş Şiirle
Kulaklarımı sessize dalıyorum
Bu dağın verdiği dinginliğe eriyorum
İçimde ise dengesiz kavgaların toplamı sürüyor
Huzura aç dinmeyen iç-çelişkilerin
Derin kuyusu
Bu doğa ve hayatın olağan rengi
Tırmanıyor şimdi hafızanın yamaçlarına
Paçalarımda kirli kavgaların yapışkan alışkanlığı
Sırtımda bölünmüşlüğün onarılmaz
matematiği
Hangi semerin sırtına yükleyeceğim
Sayıların ahmaklığını
Söyleyin bana
İçim işlenmemiş cinayetlerle dolu
Geçmişin artıklarından armağan
İltihaplar
Kabuk bağlamış
Yaralar dikiyorum tenime
Ve yalnızlık kimsesiz kalır
Bu akşam
Çıplak örtüsüyle
Vedalara susuz toprak
çatlıyor bir daha
Kalbin yarıklarında
Şiirin dili birleştirebilir
ancak
ayrık düşleri şimdi