Sovyetler Birliği'ndeki Komünizm-İslam çatışması, her biri kendince nihai hakikati vaaz eden iki sosyopolitik sistemi burun buruna getirdi. Sovyetler, İslamî kültürü yıkmaya ve onu Marksist-Leninist çizgide yeniden şekillendirmeye çalıştı. Türkistan ahalisi de bu çabada karmaşık roller oynadı: İslam'ı savunanları da çıktı, ona saldıranı da. Ancak yapmaya çalıştıkları şey genellikle hayatta kalmaya çabalamaktı. Stalin'in totaliter amaçlarına rağmen Türkistan’daki Sovyet rejimi, 1930'larda bile genel olarak zayıftı ve 1941'de bu muarız sistemler çıkmaza girdi.
Komünist Parti, Sovyet siyasi gücünün gelişimini yansıtan belli aşamalar içinde İslam'ın imhasına yönelik adımlar attı. Parti, hem İslam'a saldıran hem de yeni Sovyet kültürünü metheden propagandalar geliştirdi. Öte yandan tüm bu süreç; verimsizlik, cehalet ve itaatsizlikle sekteye uğradı. 1941'e gelindiğinde Komünistlerin verdiği hasar korkutucu boyutlara ulaştıysa da sünnet, başlık parası ve çok eşlilik gibi gelenekler en fazla yeraltına itilebilmişti. Türkistan ahalisi, temel kimlikleri hâline gelmiş İslam’ı, Marksist-Leninistliğe değişmediler.
Shoshana Keller, çalışmasında, ilga edilen Özbekistan Komünist Parti Arşivi’nin yanı sıra Moskova ve Taşkent Arşivlerinden de yararlanıyor. Böylece Türkistan’daki büyük kültürel-dinî çatışmayı gözler önüne seriyor. Elinizdeki eser, kadim bir dinî geleneğin, saldırgan seküler modernlik tarzıyla karşı karşıya kaldığı Türkistan'daki mücadele örneğinin, 1917-1941 yılları arasındaki vaziyetini ortaya koyuyor.