"Şu kadar söyleyeyim ki ilim yarım insandır şiir bütün insan. İlim bir tahlildir şiir terkiptir. Bu itibarla şiirin payesi çok yüksektir. Eriştiği merhalede Mevlânâ'nın dili ancak şiir olabilirdi. Her şiir bir tefekkürdür çünkü insandan zuhur ediyor. İnsan her cüzü ferdi ayrı ayrı düşünen bir küldür. Fikirsiz şiir olmaz. Bu hatta kelime değil sadece bir ses olsa yine bir ifade kudreti vardır. İnsan için her cüzü ferdi ayrı ayrı düşünen bir kül demiştim. Mademki yaşıyor kendini ademe karşı yokluğa karşı müdafaa ediyor demektir. Bir müdafaa ancak tefekkür ile kabildir. Başka türlü olmaz. İnsanın her melekesi yani ruhî melekesi bir idrak unsurudur. İnsanı istiyorsak işte insan o küldür. Mevlânâ da asıl ifadesini şiirde bulmuştur. Şairin hüviyetini tayin eden şiiridir. Ancak yaşama ve refah peşinde olan şair sanatını bu gayeye hasreder. Dünya emellerini kendine hedef tutan şair ancak maddesini dinler ve onu konuşturur. Vatan ve milletini seven onu yükseltmek ona yeni bir ruh vermek isteyen şair sanatı ile bu gayeye en kısa yoldan gider.
Bütün bunların fevkinde olan bir şair de vardır ki o bütün bunlardan gayrı bir âlemde uçar; o ayağını yerden kesmiştir. Bir gönül âlemi vardır ki o en müteâl bir felsefenin cevelângâhıdır. Kendisine o âlemde tecellî eden hakikatleri görüşleri terennüm eder. Bu samimî bir insan olduğuna göre muhakkak kendine göre vâsıl olduğu bir ruh ve idrak hâletini ifade ediyor demektir. Bu ise bir ruh realitesidir. Ve kim bilir bu bulanık ve müphem his ve hayâl âlemi derin bir tahlile tâbi tutulursa bizi nasıl hakikatlere götürür. Buna ilâhî şair derler. Mevlânâ bu nevi bir şairdir."