Ütopya modernitenin doğuşuyla merkeze yerleşen insanın kendi kurduğu bir mekânda mutlu olma arzusunu ve hayalini ifade eder. Ama bu mekân yasalarla düzenlendiği için ütopya aynı zamanda kapalı bir bütüne ve homojeniteye dönüşme riskini taşır. Bu durumun işaret ettiği iki şey vardır. Birincisi ütopyanın önemi ve riskleri üzerinde düşünmenin bir gereklilik arz ettiğini görmek. İkincisi ise edebi bir tür olarak ütopyanın doğuşu ve gelişimi ile modernitenin doğuşu ve gelişimi arasında derin bir ilişki olduğunu ve bu ilişkinin de mekânın dolayısıyla ütopyanın sınırları üzerinde şekillendiğini kavramaktır. Edebiyat tarihinin büyük ütopyalarını okumak hem modernitenin tarihsel gelişimini hem de şimdimizi okumak; daha iyi bir gelecek umudumuzun izini sürmek demektir.