Ova ay ışığında kuzu gözü gibi gülümsüyordu. Göğün yedi kat derinliği şaşırtıcı bir renk cinnetine girmişti. Batıda Mazıdağı'nın ardında göz alıcı şimşekler karanlığı ipek gibi yırtıyordu. Doğu ejderha başlarını andıran kara-eflatun bulutların egemenliği altında bilinen o ürpertici gizemli sükunetini yaşıyordu. Peki Dicle neredeydi? Kavimlerin gamzesi parlak narin güleç kızı Dicle? Doğudan esen ferah bir yayla yeli Dicle'nin kokusunu getiriyordu. Kuş yumurtası çakal tüyü ve tomurcuk kokusunu... Bakışları büyümüş yeni doğuran saz endamlı gelinler hastalık kapmasın diye bebeklerini şafak ışığında Dicle'ye gömüp çıkarıyorlardı. Bu yel ay ışığının yıkadığı bu yayla yeli çığlık ve lohusa kokuyordu.