Bu kitapçık sıradan bir olayı anlatıyor; bir erin ölüm seferini. İstiklal Savaşı sırasında Yunan Ordusu saflarında çarpışırken Ankara yakınlarında Sakarya'da ölen "isimsiz" bir genç. Erin adı Yorgos Magnis. Kusuru çoktu. Kahramanlığa ve Megali İdea'ya yani vatan topraklarının genişletilmesi gereğine inanmıştı. Doğduğu kenti İstanbul'u "vatan" bellememiş soyut Yunanlılık kavramına sarılmıştı yani milli bir ideale. Çocuk yaşta ölmeyeceğine inanmış kilisede bir mum yakınca Tanrı'nın koruması altında olacağını sanmıştı; mutluluğu aşkta sporda şiirde parada değil "sınırsız sınırlarda" aramıştı. Son iki yüzyılda bu tür savaşlarda Türk ve Yunanlı gençlerden böyle binlercesi öldü. Sonunda bizim aklımızda kalan sadece bazı tarihler ile kazanılan veya kaybedilen topraklardır. Bu kitapçık ise "meçhul asker" dediklerimizin de özel bir yaşamları olduğunu hatırlatıyor. Bir ölü geride kalan yakınlar anneler babalar ağabeyler bazen bir küçük kız kardeş büyükanneler satır aralarında gizli pişmanlıkla çamurlu cephelerde yıkılan en romantik düşler... Er Yorgos'un son saatlerini son düşüncelerini ve duygularını hiç öğrenemeyeceğiz ama elimizde Yorgos'un Anadolu'nun çeşitli kentlerinden (İzmir Karşıyaka Buca Kula Manisa Balıkesir Bandırma Tekirdağ Uşak) İstanbul'daki ailesine yolladığı 112 kartpostal ve fotoğraf var. Bu kartpostallar bir rastlantı sonucu 1973'te İstanbul'da terk edilmiş eski bir Rum yetimhanesinde mavi bir kurdeleyle şefkatle diyebileceğimiz bir biçimde bağlanmış olarak bulundu.