Memelilerin yavrularını yumurta yerine, bedenleri içinde geliştirerek olgunlaştırması süreci, evriminin üstün bir başarısıdır. Acaba memeliler kutuplardan tropiklere, denizde ve havada her türlü ekolojik koşulda ve değişik ortamlarda yaşamayı nasıl becerebiliyor? Kuşkusuz, tüm diğer canlılar biyolojik bir evrim geçirerek bugünkü konumlarına geldiler. Bunu onlara, iki öğe sağladı: Canlı yavru doğurmak ve sıcakkanlı oluş. Böylece dinozorların yok oluşundan bu yana doğan boşluğu da memeliler doldurdu.
Anne karnındaki bebeğin gelişimine yalnızca fizyolojik ve biyolojik açıdan bakmak büyük bir yanlışlık olur. Gelişimi sırasında dölüt ve anne-baba arasında, duygusal olduğu kadar iletişimsel bir bağ kurulur. Bu bağ o kadar güçlüdür ki belki de insan yaşamının en özgün, en karmaşık en anlamlı olayı budur.
Buradayım. Varım. Müthiş bir duygu bu. Var olduğumu henüz annem ve babam bilmiyor. Bir üzüm çekirdeğinden bile küçüğüm. Varım ya! Bu bana yetiyor. Henüz bedenim belli belirsiz, yüzüm yok ama varlığımı ve benliğimi hissedebiliyorum, bir kız olacağım bu önceden belli. Annem henüz farkında değil ama onun kanıyla besleniyorum. O beni çok sevecek, sevecen kalbinin kıpırtılarını şimdiden hissediyorum.
Dr. Vural Yiğit, İnsanoğlunun anne karnında yaşanan 40 hafta içindeki, beslenme ve dünyaya geliş sürecini, tüm insanlık evrimini de kapsayacak şekilde, şiirsel bir dil ile anlatıyor.