"Size kendi aranızdan öyle bir Peygamber geldi ki zahmete uğramanız ona ağır gelir. Kalbi üstünüze titrer müminlere karşı pek şeatli ve merhametlidir." (Tevbe 128) "Hakikaten Allah'ın Resulünde sizler için Allah'a ve âhiret gününe kavuşmayı bekleyenler ve Allah'ı çok zikredenler için en mükemmel bir nümune vardır." (Ahzab21) "Ey Rasûlüm!) Hiç şüphesiz ki Sen yüce bir ahlâk üzeresin!" (Kalem 4)
Yukarıdaki ilk âyet Rasûlüllah'ın (sav) biz ümmetine çok düşkün olduğunu bizim dünya ve ahirette karşılaştığımız sıkıntıların O'nu çok üzeceğini bildiriyor. İkinci âyet Rasûlüllah'ın (sav) bizlere en güzel örnek olduğunu haber verirken sonraki âyet örnekliğin odağında ahlâkın olduğuna dikkat çekmektedir. Nitekim Peygamber Efendimiz de: "Ben başka bir maksatla değil ancak güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim." (Muatta Hüsnü'l-Hulk 8) buyurmuştur.
Peygamber Efendimiz Kur'ân-ı Kerîm'i sadece lafzen öğreten bir muallim olarak değil canlı bir Kur'ân hâlinde İlâhî hakikatleri fiilen tâlim eden bir hidâyet rehberi olarak yaşamıştır. Bu yüzden O'nun muazzez ve mübarek hayâtı kıyâmete kadar gelecek nesillere en güzel örnek olmuş ve olmaya devam edecektir. İnsanın ilk yurdu olan cennete yeniden dönebilmenin yolu güzel ahlâkı davranış haline getirmekten geçtiğine göre Rasûlüllah'ın (sav) hayatı iyi bilinmelidir. Dünyada O'na layık onurlu bir ümmet olabilmenin yolu ise O'nu örnek alarak her alanda planlı ve programlı bir şekilde çok çalışmak ve başarılı olmaktan geçmektedir. Bilelim ki o zaman inşeallah Rasülûllah'ı (sav) üzmemiş ve cennette O'na komşu olabilmenin sebeplerini işlemiş olacağız.