Ve yola koyuluşunda varolanın varlığı olarak tasarımlanmış olan φύσις/physis’in soluk ve tanınmaz hâle gelmiş olan yankısı, bizde bile kendini muhafaza etmektedir; şeylerin “doğa”sından, “devlet”in doğasından ve insanın “doğa”sından söz ederken ve bununla doğaya özgü (fiziksel, kimyasal ve biyolojik düşünülen) “esasları” kastedeceğimiz yerde varolanın varlığını ve özünü kastederken bizler de φύσις/physis’i yankılarız.
Ama ilkselliği içinde düşünülmüş olan φύσις/physis’i biz nasıl düşünebiliriz? İlksel düşünürlerin özdeyiş kırıntılarında hâlâ ona özgü taslağın izleri durur mu? Durur gerçekten; yalnızca iz değil üstelik, aksine eğer kulak verir ve dinlersek, duyduğumuz her söz yalnızca φύσις/physis’i söyleyecektir. Başlangıçtaki ilksel Yunan düşüncesinin “ilksel” bir “kimya” anlamında “doğa felsefesi” olarak artık uzundur egemen olan tarihsel yorumunun özsüzlüğü, bunun dolayımlı şahididir. Ama biz bu özsüzlüğü kendi çöküşüne bırakalım.