Sartre yirminci yüzyılda felsefe ve toplum arasındaki zorunlu ilişkiyi güçlü sloganlarla görünür hâle getiren entelektüeller listesinin başında gelir. İnsanın bir özü olduğu düşüncesini çağrıştırabilecek her türlü tanımdan sakınırken yine insana "doğal" birtakım haklar atfetme zorunluluğundan ileri gelen büyük çelişki Sartre'ın felsefi mücadelesinin ana hatlarını meydana getiriyordu. Bu çelişki karşısında Sartre toplum dışında tasavvur edilemeyen insanın varoluşunu yine toplum içinde üstlendiği roller üzerinden inşa ederek özgün bir bakış ortaya koymuştur. Robert Bernasconi bu kısa ve öz metinde insanlık tarihinin en büyük krizleriyle şekillenmiş bir dekorda Sartre'ı bütün canlılığı ve ayrıntılarıyla dahice resmediyor.
"Nasıl Okumalıyız? serisi hazırlanırken son derece basit ama yenilikçi bir fikirden yola çıkıldı. Büyük düşünürler ve yazarlar için daha önce hazırlanmış giriş metinleri çoğunlukla kısa yaşam öyküleri eserlerin özeti ya da bunların bir arada sunulduğu kitapçıklar şeklindeydi. Fakat Nasıl Okumalıyız? uzman gözüyle hazırlanmış bir kılavuzla birlikte okuru doğrudan eserlerle buluşturan bir seri. Bir yazarın söylediklerini bütünlüklü olarak anlayabilmek için kullandığı kelimelere daha yakından bakmak ve bu kelimelerin nasıl okunacağını bilmek gerektiği gerçeği bu serinin ilk hareket noktasını meydana getirdi."