Bir bilimkurgu parodisi olan Şebek Romanı bilimkurgu, mizah, tasavvuf gibi üç öğeyi bir araya getiren bir uzun öykü. 2075 yılının Viyana’sında, yeni adıyla XB21’de yaşanan olaylar bizleri insanlığın geleceği üzeri bir kere daha düşünmeye davet ediyor.
Türk sinemasının başta gelen senaristlerinden biri olan Ayşe Şasa’dan 2075 yılında geçen bir uzun öykü. Doğu’nun ve Batı’nın düşünce sistemine hakim, gerçek bir entelektüel olan Ayşe Şasa, Şebek Romanı ile bizleri gelecek üzerine düşünmeye davet ediyor.
2075 yılının Viyanası’nda geçen Şebek Romanı -Viyana’nın adı artık XB21’dir- bir bakıma distopya olarak anılan türe ait bir eser; yani insanlığın geleceğine dair bir “kötü ütopya”.
2075 yılında geçen olaylar, Şebek Romanı’nda bizleri bir anlamda karanlıklar komedisine sürükler. Artık dünyaya şebeklik ideolojisi hakimdir. İnsanlar şebekleştikleri oranda değerlidir. Halen insan olarak kalan ve Doğu’dan XB21’e henüz yeni göç eden ikinci sınıf yaratıklar, yani insanlar, orangutanlardan oluşturulan güçlerin saldırılarına hedef olmaktadır. Her şeye rağmen şebekleşmekten kurtulan ve maneviyatla ilişkisini koparmayan küçük bir grup insan, bu karmaşık düzen içinde var olma savaşı verir.
Anlam kaybına uğramış, şiddet dolu ultra-modern bir ortamda, gelenek, kendine özgü huzur ve dinginliğe hangi biçimde yol bulur?
İnsanlığa, en karanlık, en çetin şartlarda yaşama gücü veren, ne türden bir derinliktir?
Bir bilimkurgu parodisi olan “Şebek Romanı” bilimkurgu, mizah, tasavvuf gibi üç ögeyi bir araya getiren bir uzun öykü.