Belki hayal meyal hatırlarsın beni. Hazırlık sınıfına girer girmez yıllardır hayallerimi süsleyen o dünya güzeliyle karşılaşmış gibi oldum. Onun canlı misaliydin adeta.
Bir anda tüm sesler kesildi. Zaman durdu. Mekân seninle doldu. Önden ikinci sırada oturuyordun. Yanına ilişmek istedim, cesaret edemedim. Şöyle arkalarda bir yere, seni görebileceğim bir sıraya oturdum.
Hoca hem konuşuyor hem de tahtaya bir şeyler yazıyordu. Fakat ben ne dersi dinliyor ne de not alıyordum. Ben o sırada seni okuyor, seni yazıyordum. Benden yana dönmeni, bir kerecik olsun bana bakmanı bekliyordum. Bakmadın. Dikkatle dinliyordun anlatılanları. Elinde kalem bir şeyler yazıyordun.
Bütün gün seni kolladım. İsmini bile bilmiyordum henüz. Sana isimler yakıştırdım. Fakat sen başka bir isimle çıktın karşıma: Selma! Arap şiirinde soyut sevgilinin ismiydi bu. Hasreti çekilen ama ulaşılamayandı. Ve öyle de oldun!
Seni tanıdıktan, sana sevdalandıktan, senin hayalinle yaşamaya başladıktan sonra anladım ki, şu fani ömrüm ulaşılamayanın peşinden koşmakla geçecek! Bir yanda hayal vardı, öbür yanda gerçek. Benim payıma hayal düşmüştü. Hayat sahnesindeki rolüm belli olmuştu:
Sen yaşayacaktın, ben yazacaktım...