Sessizlik, yalnızca insanların konuşmaya son vermesinden doğmaz. Sessizlik, kişinin yalnızca [söyleyeceği] sözden vazgeçmesinden, uygun olduğunda takınacağı bir tavırdan daha fazlasıdır.
Sessizlik, sözün bittiği yerde başlar; ama söz bittiği için başlamaz. O zaman fark edilir olur.
Sessizlik, başlı başına bir fenomendir.
Sessizlik, sözün kesilmesiyle özdeş değildir, indirgenmiş bir şey de değildir; kendiliğinden oluşan bir bütündür, söz gibi yaratıcıdır ve söz gibi insanları şekillendirir; ancak [söz ile] aynı ölçülerde değildir.
Sessizlik, insanlığın temel yapıtaşlarındandır.
Elinizdeki kitap, okuru "sessizlik içeren bir dünya görüşüne" ulaştırmayı amaçlamadığı gibi, sözünü sakınmasına da yönlendirmemelidir. Nitekim insan, ilkin sözüyle insandır; sessizliğiyle değil.
Söz, sessizlikten üstündür, ancak sessizlikle olan ilişkisini kaybettiğinde körelir. İşte bu yüzden, bugün üzeri örtülü sessizlik dünyası, sessizlik adına değil; söz uğruna yeniden açığa çıkarılmalıdır.