Levh-i mahfuz zamandan ruhsat aldıkça katlarını bir bir açmakta. Her can yitik malının peşine düşmüş bir masal kuşu misali düşe kalka menziller aşmakta. İç âlemin feveranları ile dış dünyanın tuğyanları nadiren uzlaşmakta; çoğu zaman da çatışmakta. Beşer kara toprak ile gök kubbenin fani beden ile baki ruhun arafında sık sık un ufak olmakta. Âdemoğlu bir taraftan kaderiyle örülürken bir taraftan da kaderini örerek ömür defterini doldurmakta. Gün ezeli vaadini yerine getirerek heybeler dolusu bahtı dünya sofrasına yağdırmakta. Her insan payına düşene kısmetine erişene sessizce sahip çıkmakta. Kimine eza kimine cefa kimine sefa tayınları dağılmakta. Kimi rahmet sağanakları altında susuzluktan kavrulurken kimi ise kor ateşten karlar üstünde ısınmakta. Ümit taze bir yürek gibi âlemlerin üzerinde her daim çırpınmakta. Ey can sus dilin dizginlerini bağla artık. Sus ve bekle bak ve seyret duy ve işit. Çalılar ormana çöller ummana zulmetler nura dönmekte ses etmeden çağla artık.