Gülüşü ekşi elmalara benzeyen o gamzeli çocuklar, o erkek yüzlü, erkekten de erkek yürekli kadınlar… Sonra boran, duman kar… Şairin “İçinden tanırım ben o elleri” dediği yerdeyim. “Soğuktur Suları Bir Tas İçilir”i okurken dişlerimin en derininde soğuk bir sızı duydum. Belki de azık çıkınımızı yazarla aynı pınarların başında çözdüğümüz için böyle hissettim. Kim bilir…
Mustafa Soyuer
“Soğuktur Suları Bir Tas İçilir”, “Drama Köprüsü” türküsüne güzel bir selam mahiyetinde. Neden türküde geçtiği gibi “içilmez” değil de “içilir” peki? Bu sorunun cevabını Habib Erdem’in anlatısında bulmak mümkün. “Anadolu imanı” diye tabir ettiği o hep anlatılan ama bir türlü rastlamadığımız, belki de rastlamaktan çekindiğimiz nice insan; bugün hâlâ hayatta ve toprağa saygısını koruyor. Azınlığa düşmüş kadim mirasın temsilcilerini şehirlerde yaşatamasak da bu anlatıyı okuyunca bir mirastan haberdar sayılabiliriz. Gökdelmezlerde huzur bulmadık ve artık ayaklarımızı toprağa da basmak istemiyoruz sanki. Ama hiç değilse toprağa ayağını basmak konusunda ısrar eden insanların yaşayışına bir adım atabiliriz bu kitapla. O hâlde bir tas suyun merhabasına karşılık verelim mi?
Muhammed Yıldırım