“Ve gerçek şu ki. Biz Davud’a ve Süleyman’a bilgi verdik. Bu yüzden onlar 'Bizi inanan kullarından birçoğuna üstün kılan Allah’a hamd olsun’ derlerdi. Ve Süleyman Davud’a mirasçı oldu. O da şöyle derdi: ‘Ey insanlar. bize kuşların dili öğretildi ve bize her şeyden cömertçe bir pay verildi. İşte bu apaçık bir lütuftur” (27 Neml 15-16)
Ordusu insanlardan, cinlerden, çeşit çeşit kuşlardan ve başka bir çok yaratıktan oluşan Süleyman’ın, bu dünyanın en kudretli hükümdarının postacısı ve istihbatar subayıdır Hüthüt.
Bir gün uzun süre ortalarda görünmeyerek Süleyman’ı gazaplandırır. Oysa döndüğünde Sebe ülkesinden bir nebe. yani önemli bir haber getirmiştir. Süleyman’a gördüklerini anlatır. Sebe ülkesi üç dağın arasında kurulmuştur ve orada yüzlerce su bendi vardır. Bu bentler sayesinde Sebe halkı hem baharda taşkınlardan korunmakta hem de yazın şiddetli sıcaklarında kuraklık çekmemektedirler. Orada her türlü meyve ve zenginlik vardır. Ve sebe ülkesine hükümdarlık eden Belkıs’a bütün nimetlerden bolca verilmiştir. Asalet, zenginlik, güzellik, iktidar, akıl ve hikmet....Fakat ne yazık ki Sebe ülkesi halkı bir olan Rablerine değil de güneşe secde etmektedirler.
Süleyman bir mektup yazarak Sebe melikesi Belkıs’a gönderir ve onu Hakk’a ve kendisine tabi olmaya davet eder. Süleyman’la Belkıs arasındaki yazışma Belkıs’ın Süleyman’ın Rabbi’ne iman emesiyle ve ülkesiyle birlikle yüreğini de Süleyman’a tabi kılmasıyla sonuçlanır. “Aşk insana hiçbir Tanrı bilgininin öğretemeyeceğini öğretir,” der Belkıs. Süleyman aşkın sonsuzluğunu simgeleyecek ve kulların Tanrı’ya bağlılığını belgeleyecek bir yapı kurmak ister. Bu kutsal ev daha önce Süleyman’ın atalarının mabedler inşa ettikleri yerde inşa ettirilir. Adı İlya Mescidi’dir. Süleyman der: “Mabedi kutsal kılan aşktır. Aşkı çekip alırsan feleklerin devranı dönmekten vazgeçer. Evren aşk üzere dönmektedir.”
Ve cinlerin bilgisizliği sahnesiyle öykü son bulur.
Süleyman ile Belkıs Yusuf ile Züleyha’dan sonra konusunu Kur’an-ı Kerim’den, dolayısıyla tefsir ve hadisten alan ikinci kitabı aşk klasiklerinin. Fatih Okumuş’un hem ilahiyat doktoralı bir yazar hem de Sevgili Kasidesi adlı kitabıyla isbat-ı rüşt etmiş bir şair oluşunun birleştirici güzelliği her satırda kendini hissettiriyor. Kitabı okuyunca bir kez daha ikrar ediyorsunuz:
Alemde ne var ki aşktan özge
Beyhude nefes tüketme şair
Bitmez sandığın şu ömür
Bir sade fasıldır aşka dair