Yirmi-otuz yıl öncesine kadarYezidiliğin pek çok Batılıyı çeken yanı esasen onun temsil ettiği gizemindeyatar. 19. yüzyılın seyyahları Şeytana taptıkları iddia edilen amamensuplarının gayet temiz ve düzgün oldukları ve bu kötü sıfatı hak edecekhiçbir ayırt edici özellik göstermedikleri bir topluluğu araştırmayı çok merakettiler. Bu seyyahların anlatımları Batı'da yayımlandığında akademisyenlergeçmişin bilinmeyen gizemlerini çözmeye yarayacak bir ipucu bulmak amacıyla vebelki de dini metinler biçiminde daha fazla bilgiye ulaşacakları arzusuyla butoplulukla ilgilenmeye başladılar. Bununla birlikte Yezidiler özellikle dekutsal metinleri sözkonusu olduğunda gizliliğe bağlı kalma konusunda namsalmışlardı. Bu yüzden yirmi-otuz yıldır Batılı akademisyenlerin bilgi talebibuna uygun bir bilgi arzı ile karşılanmadı. Sonunda gelişme 19. yüzyılınsonlarında Yezidilerin "Kutsal Kitapları" olduklarına inanılan iki yazılı metinortaya çıkınca yaşandı. Ancak çok geçmeden bu kaynakların doğruluğu şüpheliolmaya başladı ve Yezidilerin önem arz edecek hiçbir yazılı metinlerininolmadığı ileri sürüldü. Sonuç olarak Batılı akademisyenlerin Yezidiliğe olanilgisi 1920'lerde ve 1930'larda sönmeye başladı.
Yarım yüzyıldan fazla bir süre sonra butopluluğun bazı gerçek kutsal ilahileri Batı'da tanınmaya başlandı. Bu tanınmagerçekte bu dinsel derlemelerin kapsamlı bir biçimde ağızdan ağıza öteden berivar olup geldiğini ama özenle gizli tutulduğunun anlaşılmasını sağladı. Philip G. Kreyenbroek ve Xelîl Cindî Reşow'un çalışması bu gizemli kutsalbilginin kapısını aralıyor kitapta Yezidi tarihinden kutsal şiirler ve dinselanlatılar Kürtçe orijinalleri ve Türkçe çevirileriyle birlikte yer alıyor.