Dört Elçi’ olarak vahiy çağının son dönemlerinde insanlığı en çok etkilemiş ve büyük mücadele vermiş olan dört nebiyi Hz. İbrahim, Hz Musa, Hz. İsa ve Hz. Muhammed’i ele aldık. Onların mücadele ve çabalarını anlatırken, öncelikle tahrife uğramamış orjinal haliyle elimizde olan Kur’an’ı ve onun anlatımını temel alarak, Kutsal Kitap dediğimiz (içinde Tevrat ve İncillerin de olduğu) ‘kitap ehli’nin kaynaklarını, yine ‘kitap ehli’ tarafından önemli görülen apokrif denilen eski İbrani tarihi ve geleneklerini konu alan dini kitapları da inceleyip yorumladık. Kur’an’ın dışındaki kaynakları yorumlarken gerçeği bulabilmek adına ve arkeolojik bulgulardan da yararlandık. Son olarak bütün bu verileri akıl ve bilim süzgecinden geçirerek, gerçekleri ve oluşturulan dini akideleri de ‘Allah’ın ve hakikatin ‘Tek Din’i vardır’ ilkesiyle irdeledik.
Okuyucularımızın da bu kitabı incelediklerin de varacakları sonuç gibi şu kanıya vardık ki; onlardan öncekiler gibi bu dört Allah elçisi de aynı ilke, aynı amaç, aynı gerçeğin içinde olduğu Allah’ın Tek Dini’nin elçileri ve öğretmenleriydiler. Ancak sonra gelenlerden bazıları bu dinleri önce kavramlarını, sonra kelimelerini bozarak, çıkartıp, ekleyerek tahrif ettiler, yozlaştırdılar. Dört peygamberden belki dört yüz din çıkardılar. Buna rağ-men, ellerimizde olan bu tahrif edilmiş bilgi, belge, kitap ve vahiy kırıntılarının, selim ve sorgulayıcı bir akıl, vicdani bir bakış açısıyla incelenmesi, tarihi bilgilerle birlikte yorum-lanmasından sonra anlıyoruz ki: Allah’ın Tek Dini’nin ana ilkeleri hala dipdiri ve canlı bir şekilde bu kaynaklarda bazen açık, bazen de üstü küllenmiş bir şekilde halen duruyor. Yeter ki bu külleri üfleyerek temizlemek için bir emek, bir çaba gösterelim. İşte elinizdeki kitap, bu çabanın bir örneğini ve metodunu göstermek amacıyla yazıldı.