Bir hayattan geriye ne kalır? Belli bir duyguya ait bir hikâye mi, bir anı mı? Ölüler hayatlarına geri dönebilseler ne söylerlerdi?
Biri kocasının bir ömür boyu elini tuttuğunu hatırladı. Biri doğdu, kumar oynadı ve öldü. Başka birinin hayatında çok insan oldu, ama sadece birini sevdi. Her şey bittiğinde de pişmanlıklar ve çelişkiler içinde olan ölüler; aşklarını, ailelerini, kırgınlıklarını, yalnızlıklarını, doğrularını ve yanlışlarını anlatıyor bu romanda.
Robert Seethaler Toprak’ta ölümün insan hayatındaki yerini, öteki dünyadan bir insanın yaşayanlara neler anlatacağını, hayatına dair neleri anlatmayı seçeceğini, bir olayın farklı kişilerce nasıl yorumlanacağını etkileyici bir kurguyla gözler önüne seriyor. Regaip Minareci’nin çevirisiyle…
“Eğer hayatımdan tek bir anı seçecek olsam, size ne anlatabilirdim? …İşte bu soru, bu kitabı özel kılan şey. Avusturyalı yazar Seethaler, en sevdiğim yazarlardan. ” – Christine Westermann, WDR
“Robert Seethaler, Almancanın ve Alman edebiyatının büyük zanaatkârı.” – Philipp Haibach, The World
“Her şey mükemmel bir biçimde bir araya gelmiş. Okurken durmak istemiyor, sonuna geldiğinizdeyse üzülüyorsunuz. Seethaler’ın onurlu karakterlerine yansıttığı ustalığı, Alman edebiyat tarihinin nadir örneklerinden.” – Andreas Platthaus, FAZ
“Eğer yazar sözü bir köydeki yirmi dokuz ölüye hikâyelerini anlatması için bıraktıysa, eğer hiçbir ayrıntısını değiştirmeden sıradan bir hikâyeyle dahi okuru etkileyebilmeyi başardıysa, eğer biyografilerin ufak ufak büyümesine engel olmadıysa ve bir roman haline getirdiyse… Bu, Seethaler’ın muhteşem bir hikâye anlatıcısı olduğunun kanıtı.” – Stephan Hebel, Frankfurter Rundschau