Hiçbir zaman sırf bir öykü yazmış olmak için elime kalemi almış ya da laptopumun başına geçmiş değilim. Benzer şekilde ders vermenin kibrinden ve aptallığından da uzağım. Edebiyatın dünyayı değiştirmeyeceğini elbette biliyorum. Fakat ne zaman bir şeyler yazmak istesem bu topraklarda yaşayan insanları zehirleyen, hayatlarını aksatan irinle tıka basa dolmuş organlarına neşter vurma arzumu da engelleyemiyorum. İrin mide bulandırıcıdır ancak elinde neşter tutan kişi için aynı şey değil. Bu nedenle sizi önceden uyarayım, “Toprak ve Lanet” irinle yazılmış bir kitap. Toprak ve lanet benim için tek şey, bu coğrafyada yaşayan birçoğu için de, hele şu zamanlarda aynı anlamı taşıdığına artık hiç kuşkum yok. Ebette yazılmış olan çoğu edebiyat yapıtları yazarın ihtiyaçları (ego, arzu, varoluş, vb.) doğrultusunda ortaya çıkmış olabilir, yine de bunlar daha iyi ve daha yaşanılır bir dünya yaratma arzusunu da içinde barındırırlar. En azından benim edebiyattan şu ana dek çıkardığım sonuç bu ve unutmamalıyız ki irin dışarı salındığında tüm vücut rahatlar, kısa süreliğine bile olsa.