Bu çalışmayı şekillendiren ana unsur öncelikle yaşadığımız sözlü kültürel ortamda Orhon Abidelerinden siyasetnamelere atasözlerinden Nasreddin Hoca fıkralarının efkar-ı umumiyeyi şekillendirme gücüne kadar Türk kültür kodlarındaki güçlü etkisini yaşayarak görmüş olmamızdır. Türk toplum sözleşmesi sadece mükemmel bir hayat kurgusu tahayyülü içinde değil Türk halkının neredeyse bütün akli ve ahlaki zaaflarının da muhatabı hatta mağduru ve mazlumu olmuştur. Türk toplum sözleşmesi bir olgu olarak doğmuş bir algı olarak yaşatılmış ve sonuçta yaşayan kültür evreninin asli sözleşme yasaları olarak tekrar bir olguya dönüştürülmüştür. Bu algı ve olgu diyalektiği içinde kendi algısına göre bir kültür olgusu ve kendi olgusuna göre bir kültür algısı yaratan herkes yarattığı bu algı ve olgu durumuna göre sözleşme yasalarını yorumlamıştır: Tıpkı herkese görmek istediği şeyleri gösteren Faust'un aynası gibi.
Atasözleri ve Nasreddin Hoca fıkraları üzerinden günümüze kadar aktarılan Türk toplumsal siyasal ve ekonomik hayatının incelenmesinde birbirine zıt gibi görünen ama birbirine oldukça bağlı ve birbirini besleyen iki hayat felsefesinin izlerini bulmak mümkündür. Türk kültürü hem toplumsal hem ekonomik hem de siyasal hayatta trajedi ve komedinin tüm yaşam felsefesini yansıtmaktadır. Küçük şeyleri aşırı abartma anlamında trajedi büyük şeyleri aşırı aşağılama anlamında komedi Türk kültürünün tüm alanlarına hakim bir yaşam felsefesidir. Bu yüzden her türlü olguya bakışımızda bu ikircikli gerçeği göz ardı etmememiz gerekir.