Yirmi bir yaşındaki Öykü Çelik, mutlu olması için neredeyse her şeye sahipti ancak bir türlü içten gülümseyemiyor, kalbini saran karanlık sarmaşıklardan kurtulamıyordu. Kendisiyle ilgili neyin yanlış olduğunu düşünüp dururken en yakın arkadaşının ortaya sunduğu fikir, yüreğini cılız bir umut ışığıyla aydınlattı. Bir gönüllülük kulübüne üye olacak, ruhundaki kesikleri başka insanların yaralarına merhem olarak iyileştirecekti.
Peki genç kadın, birbirinden farklı ekip arkadaşları ile iletişim kurmayı ve güzel dostluk bağları oluşturmayı başarabilecek miydi?
Ön yargılarını yıkmayı bilmediğinde, kalbin bahçesinde hangi umut tohumu yeşerebilirdi?