“Yüz katlı bir yükseklikte, yüzüncü makamdasın. Çamdağı’nda sessiz, kimsesiz, sadece O’nunla mısın? Mecazlara emanet edilmiş bir yer değil orası. Söz de değil, ses de. Bir hal, bir melaldesin, hissediyorum. Bu perdeler bir aralansa… Geride ne var bir görünse… Bir açılsa… Bir cilvelense… Bir görsem… Bir anlasam… Bir bilsem… Bir tatsam efendim… Bir tadabilsem… O huzuru bir nebze tadabilsem… İman nurdur diyorsun… Nur nedir ki… Hikmet nedir… Bunun hikmeti nedir… Senden öğrendim bunları… Bu kelimeler sana ait… Sana ait olan bir şey belirince benim kelimelerim sönükleşiyor…”
1970’lerin canlı Anadolu kasabalarında renkli, ama bir yanıyla da yeknesak hayatına devam eden bir öğrenci için perdeler birer birer aralanır. Hikmetle bir kez karşılaşan can, artık kendi benliğini yok edecektir.
Daha evvel Dem ismiyle yayımlanan Üstad; yaşadığı hayatın karmaşası içinde Bediüzzaman Said-i Nursi’nin izini süren bir yolcunun yol boyunca hakikatin başka başka halleriyle yüzleşmesinin hikâyesi. Sadece Bediüzzaman’ın hayatına ve irfanına değil, ülkenin yakın tarihine, Cumhuriyet'in ilk yıllarına ve Tek Parti dönemine de tanıklık eden bir yolculuk bu…
Sadık Yalsızuçanlar’ın kaleminden bir Bediüzzaman anlatısı Üstad: Nur'dan Bir Dem…