Duygu, düşünce, his, hayal, heyecan ve korkuların sinir uçlarını uyararak onları, yabancı bir memlekette, uzak bir diyarda ya da bir hapishanede veya çocukluğun zihnen yakın mekânlarında yeniden var olma atmosferine çeken öyküler; kısa, açık, yalın dokunuşlarla tam o ânda anlatılıyor. Uzaklık Yaralar’ın öyküleri, ân geçip gitmeden, yeni ânlara eklenip geçmiş zaman kipine dönüşmeden, çaresizce yitireceğimizi henüz yitirmeden ânın fotoğrafını “Tam O Ânda” çekmeyi öneriyor.
Uzaklık Yaralar’da uzayıp giden iç konuşmalardan, tartışmaya varan düşünce gelgitlerinden uzak; öykü girdaplarından, anlatma şehvetinden sıyrılan metinler, damıtılmış bir öykü atmosferi oluşturuyor.