Kendisini besleyen verimleri, âdeta bir değirmen gibi öğütüp dönüştüren Yûnus Emre, olabildiğince sade bir üslupla gündelik hayattan getirdiği örnekler ve daha önce ortaya konmuş eserlerden ihsasları dillendirdiği manzumelerle, tasavvuf düşüncesinin en girift meselelerini bile hemen herkese anlatabilecek metinler inşa etmiştir. Ancak bu zenginliğine rağmen onun tasavvuf ortamları dışında bihakkın tanındığı ve takdir edildiği söylenemez. Yûnus şiiri, halk nezdinde geniş yankılar uyandırmasına rağmen XIV. yüzyıldan itibaren çizgileri gittikçe keskinleşen Horasan Mektebi’nin de etkisiyle sonraki dönemlerde pek itibar görmemiş hatta kötü manzumeler “Yûnus şiiri gibi” diye nitelendirilmiştir. Tanzimat’la birlikte bambaşka bir mecraya giren edebî zevkimiz ancak yeni kurulan Cumhuriyet’in kimlik inşası sürecinde Yûnus’u hatırlayabilmiştir. Birçok araştırmacı yüzyılı aşkın bir süredir onun hayatı ve eserleri üzerine kafa yormuş buna bağlı olarak hatırı sayılır bir Yûnus Emre literatürü oluşmuştur. Ancak bu büyük mütefekkir ve şair üzerindeki sis perdesi hâlâ tam anlamıyla kaldırılabilmiş değildir. Bir belge ortaya çıkmadığı sürece ona dair yeni bir şeyler söyleyebilme imkânı da görünmemektedir.
Elinizdeki bu çalışma, salgın dönemlerinden başlayarak bir alışkanlık hâline gelen çevrim içi derslerin Yûnus Emre özelinde tezahür ettiği bir üründür. Sohbet üslubunda oluşturulmuş metinlerin kitaba dönüştürülmesi sürecinde, ortaya konulan düşünceleri destekleyici bazı yeni bilgi ve kaynaklar da metne eklenmiştir. Eser, Yûnus Emre ve şiirini daha iyi anlamak ve aktarmak hususunda araştırmacıların başvurabileceği bir kaynak niteliğindedir.