Bu kitaptaki şiirleri, bilinçaltında Kız Kulesi’ni bir günlüğüne de olsa Marmara Denizi’nden aşırıp Karadeniz’e taşıma düşleri saklayan bir şair yazdı. Sözcüklerin anlamını midye bağlamış eski bir gemi iskeletinden söküp alan, Chagall’ın horozuna yüzme öğretmeye kalkan bir şair. Onca kuşuna rağmen yokuşun kuşçusuna en çok martıyı sevdiren ve her sefere çıkışından önce geminin, gitmesin açık denize diye babası, onun ayakkabılarını saklayan bir şair. Fatin Hazinedar adında Hezarfen yüzlü bir çocuk yazdı bu şiirleri, büyüdüğünde… Dizelerini yazdığı kâğıtları katlayıp masanın ayağının altına sıkıştırdı; dengesiz masa gibi sallanmasın diye oturan aileler. Yavru martılar saklansın diye kedilerin gözlerinin içine deniz kaçırdı. Topkapı’da bir paspasın altına sakladı İstanbul’un anahtarını, Boğaz’dan geçen bir denizkızına yedeğini verdi saçına bağlasın diye. Şehzadelere saray penceresinden balık tutturdu ki vardır bu işte ihtiyar balıkçıların da parmağı. Fatin Hazinedar’ın şiirleri, iskelede oturan çocukların söyledikleri şarkılarla kımıldayan adalar gibi…
AKGÜN AKOVA