Tutku olmadan savaş kazanmak diye bir şey yoktur. Fransa savaşa özür dileyerek gitti; Fransa ruhsuz savaştı ve bu yüzden kaybetti. Britanya özür dileyerek savaşa girdi ama bombalanmanın paha biçilmez avantajını yaşadı ve bugün Britanya 100 yıldır ilk kez öfkeli ve daha önce hiç savaşmadığı kadar tutkuyla savaşıyor. Biz, Birleşik Devletler, bugün özür diliyoruz, o kadar üzgünüz ki her şeye rağmen savaşmaya çağrılmış gibi duruyoruz ve bazılarımız savaşmamamız gerektiğini söylüyor, bazıları sadece havacılar ve denizcilerle savaşmamız ve asla piyadelerle savaşmamamız gerektiğini söylüyor ve aslındaülke genelinde savaş müziğinin tınıları çok az duyuluyor. Her taraftan duygularımızı dizginlememiz isteniyor ve soğukkanlı olabilirsek kurnazca davranabileceğimiz söylenir ve bu elbette doğrudur, ancak tutkulu ve öfkeli değilsek, soğukkanlılık savaş alanında işe yaramaz. Öfke olmadan zafer kazanılamaz ve faydalı öfke sağduyuya dayanır. Amerikan halkı, ulusal varlığımızın ve bireysel güvenliğimizin bugün tehlikede olduğunu anlamadıkça ve Amerikan halkı düşmana öfkelenmedikçe, Hitler'in Reich'ının bir parçası haline geliriz. |
Tarih, sonunda İngiltere'nin, Fransa'nın düşüşünden bu yana Hitler'in yağdırdığı bombalar sayesinde kurtulduğunu yazabilir. İngilizleri yok etmeyen bu bombalar Hitler'in asla hayal etmediği bir işlevi yerine getirmiş olacaktır. Bombardımanın, İngilizleri teslim olmaya ikna edeceğini düşünmüştü, fakat bombalar, başka hiçbir halkın göstermediği bir direniş uyandırdı, çünkü Britanya şehirlerine düzenlenen uzun süreli saldırılar, Belgrad, Varşova, Rotterdam, Madrid, Barselona veya Chungking dâhil olmak üzere başka her yerden çok daha ağır bir yılıma yol açtı. İngilizlerin uyanması için bu deneyime ihtiyaçları vardı. Almanlar nihayet Batı'da saldırıya geçtiğinde sekiz aydır savaştaydılar ama eski büyük İngiliz geleneği olan Cuma'dan Salı'ya hafta sonu tatilinden vazgeçmemişlerdi. Britanya Adaları'nda yaşayan herkesin, düşmanın vahşetinden daha büyük bir vahşetle savaşmadıkları takdirde ulusları için ölümle, kendileri için de ölüm ya da kölelikle karşı karşıya olduklarını anlamaları için önce Almanların Meuse Nehri'ni geçmeleri, ardından da Londra'yı bombalamaları gerekti.