Bireylerin yaşamsal faaliyetlerini devam ettirebilmeleri için hayatlarında önemli bir yere sahip olan yeme içme gereksinimi, geçmişten günümüze farklı topluluk ve kültürlerde biçimsel olarak değişiklikler gözetse de, bu gereksinim her dönemde insanları tek bir payda da buluşturabilen bir öge olarak varlığını sürdürmektedir. Bireylerin içgüdüleriyle ortaya çıkan yaşantılarını, kültürlerini başka toplumlara ve gelecek nesillere aktarma isteğiyle ortaya çıkan paylaşma dürtüsü her dönemde farklılık göstermektedir. İlk çağlarda yaşayan insanlar bu dürtülerini yaşamlarında önemli yere sahip olan unsurları sembolize edip, duvarlara aktararak gidermişlerdir. Kendinden bir parçayı bir sonraki döneme aktarma isteğini ile duvar çizimlerinde yer alan semboller arasında yiyecekler de bulunmaktadır.
İnsanların çizimlerle kendi fikirlerini ve hayatlarında önemli yer edinen olgu ve olayları aktarma süreci, sanatın ortaya çıkması ve gelişmesiyle daha çok artmaya başlamıştır. İlk çağlarda duvardaki çizimlerle yer alan yiyecek figürleri zamanla birçok sanat eserinde yer alamaya başlamıştır. Natürmortlar da bunun en belirgin örneğidir. Yiyeceğin kendiliğinden sahip olduğu estetik yapısı sanatçıların her zaman ilgisini çekmiş ve eserlerinde bu estetik yapıya sahip yiyecekleri kullanmış ve yansıtmışlardır. İnsanın içindeki güzeli daha güzel yapma ve gösterme isteği hiçbir zaman azalmamaktadır. Teknolojinin ve birçok yeniliğin hayatımıza girmesiyle bu aktarımların şekli değişmeye devam etmektedir. Yiyeceğin görsel açıdan insanların dikkatini çekme görevini günümüzde artık yemek fotoğrafları üstelenmiştir. Yemek fotoğraflarının yemek dergilerinde, kitaplarda tanıtım amaçlı kullanımı yaygın bir durumdadır.