Elinizdeki kitapta büyük yazarın hayatının son dört yılında yazdığı on hikâyeyi bulacaksınız. Hikâyelerin tümü gerçek olaylara dayanıyor; hatta belki kimini anı yahut anlatı olarak nitelemek daha doğru. İlk hikâye Polonya'nın 1830-1831'deki başarısız kalmış bağımsızlık savaşının kahramanlarından bir Leh asilzadesi olan Migurskiy'in trajedisini anlatacak size; bu yıllarda Rus edebiyatında genellikle olumsuz karakterler olarak çizilen Polonyalılara uzun ve fırtınalı hayatı boyunca halkların çektiği acılara kayıtsız kalmayan Tolstoy'un olumlu yaklaştığını göreceksiniz. Ne var ki hükümdarı yerden yere vuran ve halka üstelik sadece Rus halkına değil belli ki bütün halklara hürriyet isteyen yazarın ahlak anlayışında ilerici ve gerici unsurların yan yana var olması da şaşırtıcı. Yeni bir Hıristiyanlık vaazıyla iç içe geçmiş bu anlayış "Köyde Üç Gün"de olduğu gibi bir yandan toprakta özel mülkiyetin tümden kalkmasına dayanan yeni bir toplum çağrısı yaparken bir yandan da halkın faydalanamayacağı teknolojik gelişmelerin gereksizliği iddiasına ve katı bir ahlak anlayışına dayanır. Ama onun düşünsel tutarsızlıkları bir edebiyatçı olarak büyüklüğünün yanında hiç de önemli değil.