Psikanalitik teorinin Lacancı bir veçhesini benimsediğim göz önünde bulundurulursa, meramımda önceliğini alanın Özne tartışması olması kaçınılmazdı. Lacan’ın kuramı içerisinden çalışan araştırmacıların genel eğilimlerinin, Lacan’ın dürtü kuramı, arzu kuramı, perde kuramı, söylem kuramı, düzlemler kuramı gibi farklı kuramlarının bir ucundan tutarak onları kendi çalışma alanlarını içerisine deyim yerindeyse çekiştirmek, eğip bükmek şeklinde olduğu anlaşılmaktadır. Araştırmacıların benimsediği bu tutumun, Lacan’ın bu denli anlaşılmaz bulunuyor olmasında büyük bir pay sahibi olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Bu çalışmada tarafımca benimsenen tutum ise, Lacan’ın bugüne dek parçalı görülen bu kuramlarının tamamını Freud’un açtığı hat üzerinden birbirine dikişleyerek, Özne Kuramı altında birleştirmek olmuştur. Bu nedenle çalışmanın özgün yanlarından birini bu kuramsal alt yapının hazırlanması oluşturmaktadır. Dilbilimsel açıdan yazımı ve anlaşılması oldukça kolay olan özne kategorisi, Lacan’ın farklı kuramlarının tamamını kapsıyor olması nedeniyle çalışmanın izleğini bir hayli güçleştiriyor olması pahasına bu çalışmanın omurgası olma rolünü üstlenmektedir. Bu çatının içerisine öznenin ne olduğu ile birlikte bu çalışmanın özne/lerinin kimler olduğu da eş ölçüde eklemlidir.
Çalışmada öznelik rolünü yüklemlenenler, din ve yönetim düşünceleri olmak üzere iki ayağı oluşturmaktadır. Yönetim ve din kavramlarını özne olarak ele almak ve bu kategorinin altında değerlendirmek çalışmanın bir diğer özgün yanına işaret etmektedir. Bu iki özne (ve dolayısıyla iki Öteki) arasındaki ilişkinin psikanalitik kuram içerisinden incelenmesinin yönetim ve örgüt yazınına katkı sunması çalışmanın temel motivasyonunu oluşturmaktadır. Bu nedenle, modern Öznenin yüklemlenicisi olan Descartes’tan itibaren özneyi kat etmek işin yalnızca bir parçasını oluşturmaktadır.