Aile felsefesi, klasik dönem aile felsefesini ele alan ilk çalışmalardan birisidir.
Aile felsefesi, ahlak ve siyasetin gölgesinde kalmış bir “ara-felsefe”dir. Bu ara-felsefe, iki uç açısından “orta-felsefe”dir. Bu orta felsefe, Sokrates, Platon, Aristoteles, Kindi, Farabi ve İbn Sina temelinde, siyaset temelli bir felsefedir.
Aile felsefesi, felsefe çalışmaları arasında en az yer bulabilmiş bir felsefe alanıdır. Deyim yerindeyse o, felsefenin mağdur-çocuğudur. En az diğer alanlar kadar çalışılmayı hak etmektedir. Zira birey kendisini ailede tamamlamakta, siyasetçiler devlet işlerinde aileyi örnek almakta, devletler aile temelinde şekil kazanmaktadır.
Aile felsefesinde, Alaaddin Kazerunî, Dede Korkut, Abdüllatif Karamanî’nin eserlerinden hareketle ailenin kurucusu olan eşler (zevç-zevce), Molla Câmî, Ali b. Hüseyin el-Amasî ve Sünbülzade Vehbi’nin eserlerinden hareketle çocuklar ve onların eğitimi ele alınmaktadır. Yine Molla Câmî’nin Salaman u Absal’ında yönetici olacak çocuk-şehzade, Amasî’nin Risale-i Edeb’inde medresede okumak istemeyen çocuk ve onun eğitimi, Sünbülzade Vehbi’nin oğluna ilimleri tanıttığı Lütfiye’sinde çocuğun meslek seçimi konu edinilmektedir. Eserde, Paçacızade Ahmet Şakir’in, aile alanın ilk ve tek örneği olan Osmanlı aile terimleri sözlüğü yani “Esmau’l-Aile”si yer almaktadır.