İnsanların gerekçeli argümanlarla fikirlerini savunması hem doğal hakları hem de medeniyetin gelişmesi için gerekli şartlardan biridir. Gerekçe göstererek, temelleri sağlam bir şekilde oluşturulan her türlü düşünce değerlidir. Bu düşünceler oluşturulurken yapılan kasıtsız hatalar mazur görülebilir. Fakat kasıtlı bir şekilde gerçekleri çarpıtmak, bilgisi bulunmayan bir konuda fikir beyan etmek hele hele iftira atmak da makul görülecek bir eylem değildir.
Özellikle son 20 yılda internetin hayatımızın doğal bir parçası olmasının da etkisiyle, sahip olunan fikirlerin temellendirilmesi anlayışı maalesef bir kenara bırakılmaktadır. Ateizm ve deizm düşünceleri binlerce yıldır çok küçük oranlarda olsa da var olagelen düşüncelerdir. Lakin son zamanlarda bu düşünceler yeni ortaya çıkan fikirlermiş gibi sunulmakta, tabiri caizce moda bir akım oluşturulmaktadır. Bu akım içerisinde özellikle fikir yapısı henüz oturmamış gençler hedeflenmektedir. Kuranı Kerim’den bazı ayetler bölünüp parçalanarak anlamından uzaklaştırılmakta ve insanların bir kısmı tuzağa düşürülmektedir. Hazreti Peygamber’in (sav) hayatı ve kişiliği bilinmeden de bir takım iftiralar atılmakta ve yine bilgisi olmayan insanların zihinleri karıştırılmaktadır. Bu konuda sorumluluğun büyük bir kısmı da bilgi sahibi olup bu ithamlara cevap vermeyen Müslüman âlimlere aittir. Ne yazık ki ateizm ve deizm ile ilgili fikirler ilerici düşüncenin bir sembolü gibi sunulurken karşıt görüşler gerici ve tutucu bir akımın temsilcisi gibi lanse edilmektedir. Bilgi sahibi olan ve iftiralara cevap verme kabiliyeti olan Müslümanlar da psikolojik bir baskının sindirmesi ile karşı karşıyadırlar.
Hazreti Peygamber’in (sav) hayatını bir defa bile okumamış kişilerin onunla ilgili iftiralar atabilmesi gerçekten büyük bir cahil cesaretidir. Müslüman olmayan bilim adamlarının bile büyük takdirini kazanmış Hazreti Peygamber (sav), insan hakları, çevre bilinci, çocuk eğitimi, kadın hakları, insan psikolojisi gibi pek çok konuda günümüzün modern anlayışından çok daha hümanist bir yapıya sahiptir. Buna rağmen onun değerinin anlaşılamaması hatta iftiralara maruz kalması gerçekten üzücü bir durumdur. Hazreti Peygamber’in (sav)sağlığı ile ilgili iftiralara yeterince yüksek sesle cevap verilmemesi de şaşılacak bir durumdur. Bu konu ile ilgilenen yüzlerce binlerce bilim adamı, psikiyatrist, nörolog, psikolog olmasına rağmen bu iftiralara cevap verilmemesi, iftiraların ciddiye alınmadığının bir habercisi olabilir. Buna rağmen özellikle yeni nesil, cevap verilmeyen iddiaları doğru kabul etme eğilimindedir. Bu kitapla Hazreti Peygamber (sav) hakkında ortaya atılan asılsız iddiaların bir bölümüne gerekçeleriyle birlikte cevap verilmiştir. Kitabın kolay okunabilir kılınması için atılan iddialara özet ve kısa örneklerle cevaplar verilmiştir. Yoksa bu iddialara cevap mahiyetinde ansiklopedi ölçüsünde malumat bulunmaktadır. Bu kitabın, psikoloji, psikiyatri ve nöroloji ile ilgilenen bilim insanlarına, öğrencilere, bir takım asılsız iddiaların gerçeğini öğrenmek isteyenlere yardımcı olacağını umuyoruz.